31 Mayıs 2008 Cumartesi

Fenerbahçe, Emre için Newcastle 'la anlaştı!



Fenerbahçe kulübünden yapılan açıklama şu şekilde: "Kulübümüz Newcastle United forması giyen Milli Futbolcu Emre Belözoğlu'nun bonservisi konusunda İngiliz kulübüyle anlaşmaya varmıştır. Emre Belözoğlu transferi için milli futbolcunun menajeri Ahmet Bulut İle görüşmeler başlatılmıştır."

Haber dün yansımıştı medyaya, gecenin ilerleyen saatlerinde de fenerbahce.org yukardaki açıklamayı yayınlamıştı. Fakat az önce Fatih Terim'in milli takım kampında yaptığı basın toplantısında "Emre'nin transferi Fenerbahçe'ye ve Türk futboluna hayırlı olsun." demesi transferin aslında gerçekleştiğini gösteriyor.

Medyadaki haberlere göre, Newcastle United'ta forma şansı bulamayan Emre Belözoğlu ile 3 yıllık anlaşma sağladı. Emre'nin sarı-lacivertli kulüpten her yıl için 3.5 milyon Euro alacağı ve milli futbolcunun kulübüne ise bonservis bedeli olarak 5 milyon Euro ödeneceği belirtiliyor.

Emre kesinlikle kaliteli bir futbolcu. Bonservis bedeli olarak 5 milyon Euroluk bedel uygun bir bedel. FIFA 'nın 6+5 kuralını devreye sokmak istemesi ve bu yönde bir karar alması Fenerbahçe yönetiminin aslında iyi bir iş yaptığını gösteriyor. Emre'nin en büyük problemi sakatlıklar olabilir. Çünkü bilindiği üzere Emre sürekli sakatlık problemleri yaşıyordu.

Maldonando faciasından sonra, Emre-Aurelio ortasahası da kulağa çok hoş geliyor. Emre oyunu iki yönlü oynayabilen bir oyuncu. Aurelio ise defansif yanı daha kuvvetli olan, ama ofansif özellikleri de olan bir orta saha. Ayrıca şu an ki milli takım kadrosunun orta saha ikilisi de Fenerbahçe'de olmuş olacak. Sakatlıklarından kurtulmuş ve Fenerbahçe'de oynamak isteyen bir Appiah'ın da kadroda olması Fenerbahçe ortasahasını Avrupa devlerinin seviyesine yaklaştıracaktır. Appiah gibi değerleri kazanmakta yarar görüyorum.

Amauri resmen Juventus'da



Bu transfer haberine kimse şaşırmamıştır. Amauri'nin Juve'ye gideceğini artık bilmeyen kalmamıştı. Ancak artık iş resmiyete döküldü.Juventus, golcü futbolcuyla 4 yıllık sözleşme yaptı. Amauri, sözleşmesi boyunca Torino temsilcisinden senelik 3,5 milyon € alacak.

Önümüzdeki sezon Şampiyonlar Ligi'nde mücadele edecek olan Juventus, 15.3 milyon Euro ve Antonio Nocerino karşılığında Palermo'nun Brezilyalı forveti Amauri'yi renklerine bağladı. Bana biraz pahalı gibi geldi. Tamam Amauri iyi bir forvet fakat hem 15.3 milyon Euro hemde gelecek vadeden Nocerino'nun verilmesi biraz fazla olmuş. Özellikle FIFA'nın dün açıkladığı 6+5 kuralı yürürlüğe girerse, kulüplerin yetiştirdiği gençlere daha fazla değer vermesi gerekecek.

Amauri, bu sezon Serie A'da oynadığı 34 maçta 15 gol atmıştı. 2006 yılında Palermo'dan ayrılan Luca Toni'nin boşluğunu doldurmak için AC Chievo Verona transfer edilen Amauri'nin ayrılmasıyla Palermo'da gelecekte çok şeyler beklenen Edison Cavani'nin önü açılmış oldu.

Öte yandan Palermo, Fiorentina ile sözleşmesi sona eren orta saha oyuncusu Fabio Liverani ile 3 yıllık kontrat imzaladı.

30 Mayıs 2008 Cuma

Günün fotoğrafı # 30



Genç arkadaşların saçlar konusunda imaja ihtiyaçları var sanırım.

Sıçrama tahtası Lyon



Lyon bu yıl üstüste 7. şampiyonluğunu kazandı Fransa'da. Birçoğumuz artık yeter dedik. Fakat elin adamı 7 yıl üstüste şampiyon olurken neredeyse her yıl takımın en önemli oyuncularını Avrupa devlerine sattı ama bir sonraki sezon yine şampiyon oldu. Bu müthiş birşey. Düşünsenize bunu bizim takımlarımızda. Değil futbolcunun satılması, Alex'in oynamadığı haftalar Fenerbahçe'nin ne hallerde olduğunu görüyoruz.

Peki bunu Lyon nasıl sağladı? Makine gibi işleyen bir sistem kurdular. Hem altyapıdan takıma her yıl en az 2 futbolcu terfi ettirdiler. Hem de Fransa içinde Bayern Münih politikası kullanarak-mali güçlerinin de bunda etkisi büyük- ligin en iyilerini takımlarına kattılar.

Son birkaç yıla baktığımızda Lyon sisteminin ne kadar başarılı işlediğini görebiliriz. Michael Essien...2000-2003 Bastia, 2003-2005 Lyon, 2005 yazında Chelsea... Mahamadou Diarra 199-2002 Vitesse, 2002-2006 Lyon, 2006 yazında bi de bakmışız Real Madrid'te...Florent Malouda...200-2003 Guingamp, 2003-2007 Lyon, 2007 yazında sürekli müşteri Chelsea 'de... Eric Abidal... 2000-2002 Lille, 2002-2007 Lyon, 2007 yazında hoop Barcelona'ya...

Bu yıl Lyon'dan level atlaması beklenen oyuncuların başında ise Karim Benzema geliyor.Ligde hem gol kralı olan, hem de en değerli oyuncu seçilen Benzema Euro 2008 performansına da bağlı olarak bakalım nereye sıçrayacak. Bunun dışında Kim Kallstrom, Hatem Ben Arfa (ki adı Arsenal ile anılıyor.), Abdul Kader Keita,Jeremy Toulalan gibi isimlerin de level atlamalarına tanık olabiliriz.

Bunların dışında kalan yaşı kemale ermiş Gregory Coupet'nin ise takımdan ayrılacağı neredeyse kesinleşmiş durumda. Lyon onun yerini ise doldurdu bile. Nice'in genç kalecisi Hugo Lloris dün transfer edildi.

Ayrıca Lyon'un Euro 2008 için milli takımlara en çok oyuncu veren takım olduğunu da hatırlatmak isterim.

Gregory Coupet (Fransa)
Francois Clerc (Fransa)
Sebastien Squillaci (Fransa)
Jean-Alain Boumsong (Fransa)
Jeremy Toulalan (Fransa)
Sidney Govou (Fransa)
Karim Benzema (Fransa)
Fabio Grosso (İtalya)
Kim Kallstrom (İsveç)
Patrick Müller (İsviçre)

Futbol ve aşk dolu bir gün herkese...

29 Mayıs 2008 Perşembe

Günün fotoğrafı # 29



PES oynadıklarına bahse girerim :)

Okocha geri döndü!



Hull City nin gelecek yıl İngiltere Premier liginde oynayacağı yaklaşık bir hafta önce belli olmuştu. Bu aslında Okocha'nın da geri dönmesi demek oluyor. Jay Jay Okocha, Fenerbahçe'den sonra sırasıyla Paris St. Germain, Bolton ve Qatar SC de forma giymişti. 2006 'da ise İngiltere Championship takımlarından Hull City ye transfer olan Okocha Hull City'nin Premier Lige çıkmasıyla geri dönmüş oldu. Ancak Okocha'nın futbolu bırakacağı yönünde söylentiler kulislerde dolaşıyordu. Bence Okocha Premier Lig'de yeniden oynama fırsatını geri tepmeyecektir.

Jay Jay kesinlikle özel bir futbolcu. İzlemekten sıkılmam asla. 35 yaşında olmasına rağmen yine bize eski günleri hatırlatacağından hiç şüphem yok. Türkiye'de koşmadan oynarken, ilerleyen süreçte kendini geliştirerek oyunu nasıl iki yönlü oynayabildiğini hepimiz görmüştük. Hoşgeldin Jay Jay...

Karavana transfer!



Souleymane Oulare' yi hatırlarmısınız? 1999-2000 sezonunda Fenerbahçe, Belçika'nın Genk kulübüne 7 milyon mark bonservis bedeli ödeyerek onu transfer etmişti. Rıdvan Dilmen döneminde transfer edilen Oulare için sakat olduğu söylenmişti. Ama gol atmak konusunda sıkıntılar yaşayan Fenerbahçe herşeye rağmen onu transfer etmişti.

O sezon Fenerbahçe kadrosunda -şimdiki Brezilyalı egemenliğinin tam tersine- Afrikalı egemenliği vardı. Fenerbahçe'de Süleyman Oulare'nin transferiyle Afrikalı sayısı 5'e yükselmişti. Nijeryalı Uche ile başlayan Afrikalı rüzgarı, G.Afrikalı Moshoeu, Ganalı Johnson- Preko ve Gineli Souleymane Oulare ile devam etmişti.

Souleymane Oulare 1999 yılında Racing Genk takımında 17 gol atmış ve yılın futbolcusu seçilmişti. Fakat Fenerbahçe'de yarım sezon oynayabilmiş ve 11 maçta 5 gol atabilmişti. Sezon sonunda da Türkiye'ye gelen birçok yabancı futbolcu gibi FIFA'lık olmuştu.

Daha sonra Fenerbahçe bu futbolcuyu Las Palmas'a yıllık 1 milyon marka kiralamıştı. Bir sonraki sezonda para kazanamadan göndermişti. Las Palmas'tan da İngiltere Championship takımlarından Stoke City'ye transfer olan Oulare, play-off yarı finalinde Cardiff City karşısında takımına galibiyeti getiren golü atmıştı.

Sonraki sezonlarda Belçika alt ligi takımlarından K. Beringen-Heusden-Zolder ve C.S. Visé'de forma giyen Oulare'nin şimdi nerede olduğu hakkında bir bilgiye rastlayamadım. Ama bir bilgi 2006 yılında Belçika'da Oulare'nin sahibi olduğu bir eve baskın düzenlenmiş ve kendinden geçmiş(uyuşturucu) iki kadın yakalanmış. Daha sonra Oulare'nin fakir bölgelerde gecekondu tarzı evlerin sahibi olduğu ve ucuz kiralar karşılığında bu evleri fazla sayıda kişilere kiraladığı anlaşılmış. Örneğin evlerden biri aile başına 500 euro'dan, 11 aileye kiralanmış.

Souleymane Oulare hakkında o dönemin gazetelerinden bir Ercan Aktuna görüşü; "Süleyman Oulare bir tek Altay maçında fikir sahibi olduğumuz bir zenci futbolcu... Top tekniği ve dengesi mükemmel. Attığı gole de bakarsak zamanlaması o kadar iyi ki, adeta kalite koktu."

Son olarak ta bir ekşisözlük yorumu: "bilinen ilk enteresan hareketi Fenerbahçe - Altay maçından sonra koca Fenerbahçe otobüsü yerine eski Altay otobüsüne binip İzmir'e doğru yola çıkması olmuştur. Maalesef bu yanlışlık erken fark edilmiş ve Oulare otobüsten indirilmiştir. Kulislerde o dönem Oulare'nin Rıdvan Dilmen tarafından bilerek Altay otobüsüne yönlendirildiği ve bu sayede Oulare'den kurtulmak istendiği konuşulmuştur.

Ancak Oulare'nin hafif garip birisi oluşu Bayrampaşa stadında oynanan İstanbulspor maçından sonra basına ropörtaj vermek icin ortalarda takılırken takım otobüsünü kaçırması ve tercümanı ile taksi tutup Dereağzı'na öyle gitmesi ile percinlenmiştir..."

Şimdi Fenerbahçe gündeminde Kanoute, Andriy Shevchenko veya Adriano haberlerinin olması bile insana ferahlık veriyor.

Gilardino Fiorentina'da



İtalya Serie A'yı 4. sırada bitiren ve önümüzeki sezon Şampiyonlar Ligi'nde ön eleme oynayacak olan Fiorentina, Milan'da az forma şansı bulan Alberto Gilardino'yu transfer etti. Fiorentina'nın bonservis için Milan'a ne kadar ödediği açıklanmadı. 7 milyon euro söylentileri var ve eğer öyleyse çok uygun bir fiyat.

Gilardino hiçbir zaman 1. sınıf bir forvet olamadıysa da Luca Toni'den sonra Fiorentina için iyi bir transfer olacaktır. Gilardino, Pato'nun da Milan'a gelmesiyle neredeyse yedek kulübesine hapsolmuştu. Böylece Gilardino yeniden Devler Liginde boy gösterme fırsatını da yakaladı.

2005 yılında 23 gol atan ve İtalya'da yılın futbolcusu seçilen 25 yaşındaki futbolcu, 2006 yılında dünya şampiyonu olan İtalya Milli Takımı'nın kadrosunda da yer almıştı. Bu sezon ligde sadece 7 gol kaydeden Gilardino, teknik direktör Roberto Donadoni'nin belirlediği 23 kişilik Euro 2008 kadrosunda da bulunmuyor.

5 yıllık sözleşme imzalayan Alberto Gilardino'nun yıllık 1.6 milyon Euro alacağı açıklandı. Kezman'ın Fenerbahçe'den yıllık 3.5 milyon Euro kazandığını düşünecek olursak neden gitmek istemediğini de anlayabiliriz.

28 Mayıs 2008 Çarşamba

Domenech de iyi değil!


Aslında Euro 2008 kadrolarına blogumda çok fazla yer verme niyetinde değildim. Çünkü kadrolar hakkındaki bilgilere birçok yerden ulaşmanız mümkün.Birde ben tekrarlamak niyetinde değilim. Fakat öyle ilginç şeyler oluyor ki, kendimi tutamıyorum. Fransa Milli Takımı Teknik Direktörü Raymond Domenech 23 kişiye indirgediği kadroyu açıkladı. Kadroda ilk okumada kimin eksik olduğunu görmek mümkün. Kadro şöyle:

Kaleciler: Gregory Coupet (Lyon), Sebastien Frey (Fiorentina), Steve Mandanda (Marsilya)

Savunma oyuncuları: Eric Abidal (Barcelona), Jean-Alain Boumsong (Lyon), Francois Clerc (Lyon), Patrice Evra (Manchester United), William Gallas (Arsenal), Willy Sagnol (Bayern Münih), Sebastien Squillaci (Lyon), Lilian Thuram (Barcelona)

Orta saha oyuncuları: Lassana Diarra (Portsmouth), Claude Makelele (Chelsea), Jeremy Toulalan (Lyon), Patrick Vieira (Inter), Samir Nasri (Marsilya), Franck Ribery (Bayern Münih), Florent Malouda (Chelsea)

Forvet oyuncuları: Nicolas Anelka (Chelsea), Karim Benzema (Lyon), Bafetimbi Gomis (Saint-Etienne), Sidney Govou (Lyon), Thierry Henry (Barcelona)

Aaaa! Mexes yok! Aaaaaa Djibril Cisse de yok! Gomis'in dün geceki 2 golünden sonra bir nebze Cisse'nin olmamasını anlayabilirim belki ama Mexes'in kadrodan çıkarılmasının gerek Türkçe , gerekse Fransızca hiçbir açıklaması olamaz.

Domenech ayrıca, Julien Escude, kaleci Mickael Landreau, orta saha oyuncuları Alou Diarra ve Mathieu Flamini ile kanat oyuncusu Hatem Ben Arfa’yı da turnuva kadrosuna almadı.

Fatih Terim'den sonra Domenech'e de birşeyler oldu!

Ligimizin en iyi 10 Brezilyalı transferi



2000 yılından sonra ligimizde oynayan en iyi Brezilyalı futbolcuların kendimce en iyi 10 tanesini belirlemeye çalıştım. Konu tamamen göreceli olduğundan, yorumlarınıza kapımız sonuna kadar açık... Ayrıca unuttuğum futbolcular olabilir hatırlatmanız beni sevindirecektir.

1- Alex de Souza -Fenerbahçe
Her ne kadar eleştirilse de son zamanlarda ligimizde oynayan en kaliteli Brezilyalı futbolcu... Zaten performansını da istatistikler doğruluyor. Ayrıca Galatasaray Lincoln'u, Beşiktaş'ta Ricardinho'yu getirdi ama hiçbiri lige damgasını vuramadı.

2- Roberto Carlos -Fenerbahçe
Onun ikinci sırada olması performansından çok, Roberto Carlos olmasından kaynaklanıyor. ayrıca her ne kadar eleştirilse de Fenerbahçe için çok önemli bir rol oynadığını düşünüyorum. Verdiği manevi gücü göz ardı etmemek gerek.

3- Mario Jardel -Galatasaray
Tipini eleştirmemek mümkün değildi ama futbolculuğuna laf etmek mümkün değil. Daha doğrusu futbolculuğuna değil de, golcülüğüne demeliyiz belkide. Süper Kupa finalinde R. Madride attığı gol bile burda olması için yeterli.

4- Zago -Beşiktaş
Beşiktaş defansı için ne kadar önemli bir futbolcu olduğunu her BJK maçında bir daha anlıyoruz. Zago'nun sert ve agresif futbolunu aslında birçok Brezilyalı futbolcuda göremiyoruz.

5- Marco Aurelio -Fenerbahçe
Marco için bişey demeye gerek yok sanırım. İstikrar abidesi demek yeter mi?

6- Bobo -Beşiktaş
Tigana'nın scout tarafına hep çok güvenmişimdir. Fakat Bobo'nun kendini geliştirmesi gerek. Yoksa bir adım yukarıya sıçraması mümkün olmayacak!

7- Capone -Galatasaray
Galatasaray'ın en başarılı sezonlarında çok dikkat çekmeden iyi işler yapmıştı. Fakat futbolculuğundan çok adının nasıl telafuz edilmesi gerektiği tartışılmıştı Türkiye'de.

8- Fabio Luciano -Fenerbahçe
Defansif yönünden çok ofansif yönü akıllarda kalmıştır muhtemelen. Özellikle Galatasaray'a kupa maçında attığı şık golü ülkemizde birçok forvet atamıyor. Edu 'dan sonra değerini daha iyi anladık sanırım.

9- Ronaldo - Beşiktaş
Her ne kadar tipini sevemediysem de ligimiz için iyi bir defans oyuncusuydu. Zago ile iyi bir birliktelik kurmuşlardı. 3'lü defansı iyi oynayabilen nadir defans oyuncularından.

10- Kahe - Gençlerbirliği
Her ne kadar az izleme şansı bulsamda az zamanda iyi işler yaptığı izlenimini bıraktı bende. Bu yıl umarım takımında kalır da, bizde onu tekrar izleme fırsatını elde ederiz. Bundesliga görmüş bir oyuncu olduğunu hatırlatmadan edemiyeceğim.

Not: Lincoln niye yok demeyin. Çünkü Lincoln bu yıl için Türkiye de yoktu gerçektede. Lincoln'un bu sene bize hatırlatması gereken şeyler var.

Euro 2008 Stadyumları - Avusturya

İlk olarak turnuvanın Avusturya ayağında maçların oynanacağı stadların bilgilerini vermek istedim. Daha sonra İsviçre 'deki stadyumlara yer vereceğim.

Ernst Happel Stadion / Viyana

Kapasite: 50.000
Bu statta oynanacak maçlar
8 Haziran - 19:00 B Grubu Avusturya-Hırvatistan
12 Haziran - 21:45 B Grubu Avusturya-Polonya
16 Haziran - 21:45 B Grubu Avusturya-Almanya
20 Haziran - 21:45 Çeyrek Final 2. Maçı
22 Haziran - 21:45 Çeyrek Final 4. Maçı
26 Haziran - 21:45 Yarı Final 2. Maçı
29 Haziran - 21:45 Final Maçı St. Jakob-Park / Basel

Wörthersee Stadion / Klagenfurt

Kapasite: 30.000
Bu statta oynanacak maçlar
8 Haziran - 21:45 B Grubu Almanya-Polonya
12 Haziran - 19:00 B Grubu Hırvatistan-Almanya
16 Haziran - 21:45 B Grubu Polonya-Hırvatistan Stade de Suisse / Bern



Stadion Salzburg Wals-Siezenheim / Salzburg


Kapasite: 30.000
Bu statta oynanacak maçlar
10 Haziran - 21:45 D Grubu Yunanistan-İsveç
14 Haziran - 21:45 D Grubu Yunanistan-Rusya
18 Haziran - 21:45 D Grubu Yunanistan-İspanya

Stadion Tivoli NEU / Innsbruck


Kapasite: 30.000
Bu statta oynanacak maçlar
10 Haziran - 19:00 D Grubu İspanya-Rusya
14 Haziran - 19:00 D Grubu İsveç-İspanya
18 Haziran - 21:45 D Grubu Rusya-İsveç

Fatih Terim'in şaka yaptığına inanmak istiyorum!



Fatih Terim, Milli Takımın Euro 2008 için 23 kişilik son kadrosunu açıkladı. Ama bence bu bir şaka! Değilse bile şaka olsun.

Buna göre Halil Altıntop, Yıldıray Baştürk ve İbrahim Kaş kadrodan çıkarıldı. İbrahim Kaş'ın kadrodan çıkarılmasına kimse bişey diyemeyebilir belki bir yere kadar Yıldıray için de susabiliriz ama Halil Altıntop un çıkarılması beni düşündürüyor. Terim in kadroların açıklanma süresinin uzatılmasını neden istediğini anlamak şu an mümkün. Bu fikre kendisi de alışamamış olacak ki, biraz daha zaman istedi UEFA'dan.

Terim, konuyla ilgili olarak, "Zor bir gece zor bir sabahtı. Yıldıray iyi bir oyuncu. Kendisini yedekte bekletmek istemediğim için kadro dışı bıraktım. Öte yandan, Halil yerine Nihat ve Semih, İbrahim yerine de Hamit ve Sabri ikilisinin daha uygun olacağını düşündüm. Bu 3 futbolcumuz hakkında hiç kötü düşüncemiz olmadı. Onlar bizden bir parça" diye konuştu.

Buna göre Milli takımın UEFA’ya bildirdiği 23 kişilik kadroda şu isimler yer alıyor:

Fenerbahçe: Volkan Demirel, Uğur Boral, Mehmet Aurelio, Kazım Kazım, Semih Şentürk
Beşiktaş: Rüştü Reçber, Gökhan Zan
Galatasaray: Sabri Sarıoğlu, Servet Çetin, Hakan Balta, Mehmet Topal, Ayhan Akman, Arda Turan, Emre Güngör, Emre Aşık
Trabzonspor: Tolga Zengin
Newcastle United: Emre Belözoğlu
Larissa: Tümer Metin
Bayern Münih: Hamit Altıntop
Middlesbrough: Tuncay Şanlı
Rubin Kazan: Gökdeniz Karadeniz
Villarreal: Nihat Kahveci
Sochaux: Mevlüt Erdinç


Sonuna kadar arkalarındayız... Başarılar...

Günün fotoğrafı # 28



Zemin futbol oynamak için ideal !!!

Horozlar mı Gomis'i, Gomis mi Horozları kurtardı?



EURO 2008'in favorilerinden Fransa, Ekvador ile karşı karşıya geldiği hazırlık maçında ilk yarı sergilediği kötü futbolun ardından ikinci yarıda oyuna giren St. Etienne'nin golcüsü Bafetimbi Gomis, 59 ve 86. dakikalarda attığı 2 golle maçtan 2-0 galip geldi.

Olaya "Horozlar mı Gomis'i, Gomis mi Horozları kurtardı?" açısından baktığımızda;
Gomis Fransa'ya sadece bir hazırlık maçı kazandırdı. Ancak Gomis'in sadece, bu maçta Fransa'yı kurtarması, kendisini kurtarması anlamına geldi. Birçok takımın transfer listesinde şu an itibariyle kendisine üst sıralarda yer bulduğunu düşünüyorum.

Kısa zaman önce medyamızda Gomis'in Fenerbahçe'ye transfer edileceği haberlerini okuduğumda çok sevinmiştim. Bizim takımlarımız da artık transferde doğruyu buluyorlar diye çok az da olsa ümitlenmiştim. Fakat geçen zaman içinde Fransa milli takım aday kadrosuna çağrılan Gomis konusunda bir gelişme olmadı ve bundan sonra da Fenerbahçe açısından olması zor gözüküyor. Bakalım Gomis'i gelecek sezon hangi takımda izleyip, kafamızı sert materyallere vuracağız... Fransa milli takımında izleyen Senegalliler de umarım kafalarını vuracak birşey bulurlar...

Bu arada Bafetimbi Gomis, 1985 doğumlu ve bu sezon Fransa liginde 34 maçta 16 golü var.

Barcelona tam gaz!


Barcelona, Sevilla'nın orta saha dinamosu Seydou Keita'nın ardından ikinci transferini de gerçekleştirdi. 2004 yazında henüz 17 yaşındayken Barcelona 'dan Manchester United'a transfer olan Gerard Pique, Katalanlara geri döndü. 4 yıllık anlaşmaya imza atan Pique için Barcelona'nın, United'a 7 milyon euro ödeyeceği söyleniyor.

Pique, sadece 23 kez Manchester formasını giymişti. Bilindiği üzere, 2006-2007 sezonunda Real Zaragoza'ya kiralanan Pique bu sezon Manchester United kadrosunda yer almıştı. İspanya 21 yaş altı milli ve Katalunya milli takımlarında oynayan Pique, 2006-2007 sezonunda Real Zaragoza formasıyla hem defansta hem orta sahada görev yaptı.

Barcelona transfere hızlı girdi. Fakat Barca 'da geleceklerden çok gidecekleri merak ediyorum nedense!

27 Mayıs 2008 Salı

Bir ben eksiktim!



Günün ilk değilde, son yazısı ile sizlere merhaba demek istedim. Tripleta bugün itibariyle blog kervanına katılmış oldu. Uzun zamandan beri hep yapmak istediğim birşey aslında bugün gerçekleştirdiğim. Bizim futbola olan hislerimiz bir tutku... Gün oldu okuduk tutkumuzu, gün oldu izledik tutkumuzu ve birgün geldi yazmak istedik. İşte bu gün, o gün olsun...

Neden yazmak istiyorum diye düşündüm. Sonra diğer futbol bloglarına baktım. Niye yazıyorlar diye düşündüm. Çünkü yazmak birçokları için para kazanmak. Fikirlerini söylemenin karşılığında para kazanan birçok spor yorumcusu, gazeteci vb. var. Fikirleri ama doğru, ama yanlış... Ne farkeder ki! Ama biz farklıyız!

Bizler yani futbol tutkunları izleriz, okuruz, yorumlarız futbolu... Beklentisiz, karşılıksız... Biz tutkuluyuzdur ona. Futbolla yatar, futbolla kalkarız. Bu yolda emek sarfeden, zaman ayıran tüm futbol tutkunu arkadaşlarıma başarılar dilerim.

Fikirlerimin okunmasından çok, sizin yorumlarınızın daha değerli olduğunu düşünüyorum. eğer fikriniz varsa paylaşın. Ben fikrimi paylaşmak için bu blogu yarattım. Sizde paylaşın! Bilgiyi paylaşmak adına aklıma çok hoş bir söz geldi. Yazmadan edemiyeceğim;

Bende 1 yumurta var, sende 1 yumurta var. Ben sana 1 yumurta versem, sen bana bir yumurta versen, bende 1 yumurta sende 1 yumurta olur.Bende 1 bilgi var, sende 1 bilgi var. Ben sana 1 bilgi versem, sen bana 1 bilgi versen, bende 2 bilgi, sende de 2 bilgi olur.
Konfüçyüs






Tripleta ismi ne anlama geliyor diye merak edenler varsa; İspanyolca'da hat-trick anlamına geliyor.

İlginiz ve fikirlerime zaman ayırdığınız için teşekkür ederim.
Kalın sağlıcakla!
Aklınızın bir köşesinde futbol hep olsun!

Heitinga Atletico Madrid'de



Sezon başında Fernando Torres'i kaybeden Atletico Madrid, harika çocuk Sergio Agüero'nun da katkılarıyla La Ligayı 4. sırada tamamlayarak Şampiyonlar Ligi'ne katılma hakkını elde etmişti. Aslında değerini bulduğu zaman her futbolcunun satılabileceğine de iyi bir örnek oldu Atletico Madrid kulübü(Bu örnekten ders çıkarması gereken Kayserispor olabilir)Torres'in satışından sonrada kazandıkları parayı doğru transferlerde kullanmaya devam ediyorlar.

Atletico Madrid, Ajax'ın genç defans oyuncusu Johnny Heitinga'yı 10 milyon euro karşılığında transfer etti. Yaşı ve tecrübesi düşünüldüğünde çok iyi bir transfer. Ayrıca Ajax altyapısından yetişmiş olması bile onun zaten iyi olduğunun kanıtı.

İspanyol kulübüyle 5 yıllık sözleşme imzalayan 24 yaşındaki futbolcu, Atletico Madrid’in bu yaz renklerine bağladığı ilk oyuncu oldu. Atletico'dan dahasını bekliyoruz çünkü Devler Liginde onları izlemek güzel olacaktır.

Hollanda birinci Futbol Ligi'nde 152 maçta 17 gol atan Hollandalı, Ajax ile iki kez lig şampiyonluğu yaşadı ve 33 kez milli takım forması giydi.

Günün fotoğrafı # 27


Futbola tutkuluyuz! Bu oyunu sevmemiz için birçok neden fotoğrafta gizli. Her maçın bir taraftarı vardır. En az bir!

Ajax futbolcu fabrikası işini abartmadı mı?



Real Madrid 'in sezona Wesley Sneijder, Liverpool 'un Ryan Babel gibi transferlerle başlamış olması kulağa hoş geliyordu. Herkes Sneijder gibi bir futbolcuyu büyük bir ligde izlemek istiyordu. Ryan Babel ise Dünya Kupasının ardından merak uyandıran bir yıldız adayıydı. Fakat herşey bu kadar hoş görünürken, birileri bir yandan son kozlarını oynuyordu…. Para kazandığını sanarak aslında para kaybeden ve son kozlarını –en azından birkaç sezon için- oynayan Ajax oldu. Ajax takımı futbolcu yetiştirmek konusunda dünyadaki en iyi örnektir beklide. Ama satmak konusunda sınırları sanki biraz aştılar.

Hollanda da diğer takımlara göre Ajax ‘ın farklı bir havası vardır. Gerek geçmişteki başarıları, gerek yetiştirdiği yıldızlar, gerek futbolcu yetiştirme sistemleri hep farklı olmuşlardır. Potansiyeli bu kadar yüksek olan bir futbol kulübünün daha iyi yerlerde olamaması insanı hem şaşırtıyor, hem de üzüyor. Fakat Ajax takımı yöneticilerinin futbolcu satmayı gelenek haline getirmeleri bu durumun en önemli etkeni gibi görünüyor.

1970 ‘lerin başında 3 yıl üst üste kazanılan Şampiyon Kulüpler Kupası’nın ardından 20 yıl sonra, bu kez Şampiyonlar Ligi kupasını 1994-95 sezonunda müzesine götüren Ajax o tarihten sonra ciddi bir gerileme yaşıyor(bir sonraki yıl ŞL’de finale kadar çıktılar ama maçı penaltılar sonucu Juventus’a kaptırdılar). Bunun en önemli sebebi ise aslında hepimizin bildiği futbolcu yetiştiren kulüplerin başbelası olan Bosman Kuralları… Bosman davası olmasa, belki de Avrupa futbolunu on yıl boyunca domine edebilecek bir nesil yetiştirmişti Ajax. Ancak Bosman kararı her şeyi değiştirdi. O takımın tamamı, hatta bazı yedekleri dahi sonraki yıllarda Avrupa'nın çeşitli büyük kulüpleri tarafından transfer edildiler. Kaleci van der Sar, Reiziger, Frank de Boer, Bogarde, Seedorf, Litmanen, Davids, Finidi, Ronald de Boer, Overmars, Kluivert, Kanu, Musampa gibi oyuncular İngiltere, İtalya, ve İspanya liglerinin en önemli takımlarında yıllarca forma giydiler ve bazıları hala bu takımlarda oynamaya devam ediyorlar.



Fakat bu durum Ajax kulübünü sarsmakla birlikte altyapı konusunda ivme kazanmalarına da sebep olmuştur. Bu tarihten sonra neredeyse her yıl futbol sahnesine bir yıldız sürdüler . Bu devamlılık arzeden futbolcu yetiştirme potansiyelleri, Ajax’ın futbolcu fabrikası olarak isimlendirilmesine sebep oldu. Ajax’ın futbolcu yetiştirme politikası “De Toekomst” yani gelecek sistemini incelemek ayrı bir yazı hatta tez konusu olacağından buna değinmeyeceğim.

Ajax 90’ların ardından düzenli olarak Şampiyonlar Liginde yer almayı başarıyordu. Fakat son yıllarda futbolcu satmak konusunda sınırları aşan Ajax kulübü bu yıl Şampiyonlar Liginde yok. Hollanda Liginde bu yıl yapılan play-off lar sonucunda bu hakkı Ajax’ı eleye Twente kazandı. Bu durum aslında sadece Ajax’ın bir yıllığına Devler Ligine katılamaması demek, ama bana farklı şeyleri düşündürdü. Sadece 1 dakikalık bir beyin fırtınası sonucunda Ajax’ın son yıllarda büyük takımlara sattığı oyuncuları hatırlamaya çalıştım. Buna göre; (Eksik futbolcular olabilir)

Rafael Van der Vaart, Nigel de Jong (Hamburg)
Christian Chivu (önce Roma, oradan İnter)
Maxwell, Zlatan İbrahimovic (İnter)
Wesley Sneijder (Real Madrid)
Ryan Babel (Liverpool)
Andy van der Meyde, Steven Piennar (Everton)
Mido (Middlesbrough)
Julien Escude, Tom de Mul (Sevilla)
Petri Pasanen (W. Bremen)
Zdenek Grygera (Juventus)
Maduro (Valencia)

Bu futbolcuların birçoğu oynadıkları takımlar için şu an çok önemli isimler. Ajax büyük gelirler elde etti belki, ama Ajax taraftarları kadar olmasa da insanın canı yanıyor. Elbette ki bacasız sanayi futbolun koşullarında bu futbolcuları satmak zorundasınız ama Ajax kulübünü eleştireceğimiz nokta bu futbolcuları çok çabuk elden çıkarması, direnmemesi ve belki de büyümeyi denememesidir. Hollanda’nın Bayern Münih’i olmak belki de bu soruna biraz çözüm olabilir. Yoksa Ajax taraftarını zor ve ayrılıklarla dolu bir gelecek bekliyor. Çünkü futbolcu fabrikası bu kez de Klaas-Jan Huntelaar, Urby Emanuelson, Martin Stekelenburg gibi isimleri müşterilerine satacak. Heitinga’yı unuttuğumu sanmayın, o zaten transfer dönemi başlamadan Atletico Madrid’e satıldı bile.

Sitedeki ilk yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.
Kalın sağlıcakla…